Türk hukuk sisteminde hak sahipliği sadece gerçek ve tüzel kişiler bakımından mümkündür. Hukuken kişi olmayan ve dolayısıyla hak sahibi olamayan, borç altına giremeyen bu topluluklarda, işveren sıfatını kimin taşıdığının teorik açıdan tespit edilmesi incelemeye değerdir.
Çalışmada temel olarak cevabı aranılan soru bu noktadır. Acaba tüzel kişiliği olmayan dolayısıyla hak ve taraf ehliyeti olmayan bu kurum ve kuruluşların kendisi işveren sıfatını haiz olabilecekler midir? Tüzel kişiliğe sahip olmayan kurum ve kuruluşlar işveren sıfatını taşısalar bile iş uyuşmazlıklarından kaynaklanan davalarda işveren tarafı olarak yer alabilecekler midir? Yoksa bu topluluklar hukuk süjesi olmadıklarından işveren sıfatına kendilerini oluşturan üyeler/ortaklar mı sahip olacaktır? Şayet üyeler/ortaklar işveren sıfatına sahip olursa, işçi kimin sorumluluğuna ne ölçüde başvurabilecektir?
Söz konusu soruların cevabı aranırken çalışmanın niteliği gereği sadece iş hukuku değil, medeni hukuk, kişiler hukuku, eşya hukuku, ticaret hukuku, medeni usul hukuku alanlarında incelemeler yapılmıştır.