Bireyler, istisnalar hariç olmak üzere, doğuştan devredilmez ve dokunulmaz temel hak ve özgürlüklere sahiptirler. Hakkın öznesi olan insanın doğası iyidir ve insan kurallara uymayı kendi menfaatine uygun bulur. Bununla birlikte, tüm insanlar tek tek iyi olamayacakları için devlet kurulmuştur. Devletin temel kuruluş amacı güvenliği sağlamaktır.
Bu bakımdan, kamu güvenliğinin sağlanması için temel hak ve özgürlükler kısıtlanabilir. Bununla birlikte, temel hak ve özgürlüklerde uygulanacak kısıtlamanın istisnai ve zorunluluk oranında kalması gerekir. Keyfiliği önlemek için kısıtlamayı sınırlandıran değişik hukuki mekanizmalar geliştirilmiştir. Türk ve başta Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi olmak üzere uluslararası insan hakları sözleşmelerinin kurduğu koruma mekanizmalarının birbirine benzediği görülmektedir.
Bu kitapta, yürürlükteki hukukta yer alan koruma mekanizmalarının, ulusal yargı organları ile Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin içtihatlarına yansıması değerlendirilmiş ve özellikle zor davalarda temel hak ve özgürlüklerin korumasının zayıf olduğu görülmüştür. Bu noktada, egemen bir paradigma olarak çağımız bakımından taşıdığı büyük öneme rağmen, temel hak ve özgürlüklerin sanıldığının aksine kolayca kısıtlanabildiği anlaşılmaktadır.
Doktora tez çalışmasının gözden geçirilmesi suretiyle hazırlanan bu kitap, kamu güvenliği ile temel hak ve özgürlükler arasındaki gerilimin anlaşılması konusundaki ihtiyaca cevap verecek niteliktedir.