Taşınmazlar üzerinde ayni hakkın varlığını gösteren ve bu çerçevede hak ve işlem güvenliğini sağlayan bir vasıta olarak aleniyet, taşınmaz hukukunun en önemli konularından birini teşkil etmektedir. Gerçekten, doğrudan kullanılabilen ve ihlal eden herkese karşı ileri sürülebilen ayni hakların hak güvenliğinin sağlanması ve bunlar dışındaki üçüncü kişilerin de dış görünüşe güvenmeleri sonucu ortaya çıkacak işlem güvenliğinin korunabilmesi, aleniyet sayesinde mümkündür. Taşınmazlarda bu işlevi yerine getiren vasıta ise tapu sicilidir. Bu kapsamda çalışma beş bölümde incelenmiştir.
İlk bölümde, tapu sicil hukuku mevzuatı çerçevesinde genel olarak aleniyet kavramı ve bunun taşınır ve taşınmaz eşyalar bakımından önem ve işlevi üzerinde durulmuştur. İkinci bölümde, TMK m. 1020 hükmü çerçevesinde şekli aleniyete ilişkin genel esaslar üzerinde durulmuş, yine karşılaştırmalı hukukta şekli aleniyetin düzenleniş biçimi ele alınmış ve diğer resmi siciller karşısında tapu sicilinin aleniyeti irdelenmiştir. Çalışmanın üçüncü bölümü şekli aleniyetin yerine getirilmesinin usul ve yöntemine ayrılmıştır. Dördüncü bölümde, şekli aleniyetin uygulanması bakımından verilen kararlar ve bunlara ilişkin özellikler ayrıntılı olarak ele alınmıştır. Çalışmanın son bölümü olan beşinci bölümde ise şekli aleniyetin hüküm ve sonuçları incelenmiştir. Bu çerçevede TMK m. 1020/III hükmünde düzenlenen ve şekli aleniyetin doğrudan sonucu olan kimsenin sicildeki bir kaydı bilmediğini ileri sürmemesi yönündeki karine ele alınmıştır.