Tekerrür, bir şahsın işlediği suç veya suçlar sebebiyle çeşitli yargı süreçlerinden geçtikten sonra yeniden suç işlemesini ifade etmek için kullanılan bir hukuk terimidir. Tanzimat Dönemi'nde Batı kanun sistematiğinin ithal edilmesiyle klasik Hanefî kaynaklarından esinlenerek hukuk dilimize kazandırılmıştır. Osmanlı kaynaklarında tekerrür-i cürüm, günümüz Türk ceza hukuku yazımında bu terkip sadeleştirilmiş hâliyle suçun tekerrürü veya suçta tekerrür şeklinde ifade edilmektedir.
İstenmeyen, hoş karşılanmayan, hukuki değerleri ihlal eden ve bu nedenle kamu otoritesi tarafından cezai müeyyideye bağlanmış suçun, bu müeyyidelere rağmen yeniden işlenmesi durumunda ikinci suça mukabil nasıl bir yaptırım uygulanacaktır? Türk hukuk tarihinde bu soruya farklı cevaplar verilmiş, devrin yürürlükteki hukuk sistemine göre çeşitli yaptırımlar uygulanmıştır. Klasik dönem Osmanlı'da, bu dönemde uygulama alanı bulan Hanefî fıkhı açısından konuya yaklaşılmıştır. Tanzimat ile birlikte yaşanan değişim rüzgârıyla Hanefî hukuk telakkisine uygun fakat Batı'dan ithal edilen hukuk sistematiği içerisinde konu ele alınmıştır.
Bu dönemde özellikle Batı hukuku yakından takip edilmiş ve hukuk alanındaki değişimi yönlendiren yeni bir yargı/akademi çevresi oluşmuştur. Tekerrürün hukuki niteliği ve meydana geldiğinde ortaya çıkacak sonuçları da bu süreçte hukuk sistemi ve anlayışında yaşanan değişime paralel olarak değişmiştir.
Bu çalışma Hanefî hukuk telakkisinden günümüzdeki uygulamaya kadar suçun tekerrürünü mukayeseli olarak ele almakta ve bunu, hukuk tarihimizde büyük bir değişimin yaşandığı Tanzimat Dönemi'ni esas alarak yapmaya çalışmaktadır. Bunun için dönemin hukuk muallimleri ve çeşitli yargı çalışanlarının kaleme aldıkları monografiler, makaleler ve şerhler detaylıca incelenmiş, ortaya çıkan sonuçlar Hanefî fıkhı ve Cumhuriyet Dönemi ile mukayese edilmeye çalışılmıştır.