Kamusal finansmanın esasını oluşturan vergi, devlet açısından gelir, vergi mükellefi açısından ise önemli bir maliyet unsurudur. Bu bakımdan verginin tarafları farklı amaçlan gerçekleştirmek için adı konulmamış bir rekabet içindedirler. Buradaki rekabet, tarafların yasaları kendi lehlerine yorumlama rekabetidir. Vergi karşılıksız ve zorunlu bir ödeme olarak devlete sadece gelir sağlamaz, aynı zamanda önemli bir politika aracı olarak siyasi, sosyal ve ekonomik sürecin yönlendiricisidir. Devletin karşılıksız olarak sunmuş olduğu kamusal hizmetler karşılığında mükelleflere yüklemiş olduğu vergi yükümlülüğü, bir maliyet unsuru olarak mükellef davranışları üzerinde önemli etkiler oluşturmaktadır. Mükellefler her ne kadar kamusal hizmetlerden fayda sağlasalar da bu hizmetlerin finansman kaynağı olarak ödedikleri vergilere karşı tarih boyunca her zaman bir direnç göstermişlerdir. Bu direnç mükellefleri farklı davranışlar sergilemeye yöneltmiştir. Ancak mükellefin vergi karşısındaki en önemli amacı daha az vergi ödemektir. Bu nedenle mükellefler sürekli olarak vergi yüklerini azaltmanın yollarını aramaktadır. Mükelleflerin vergi yükünü azaltma arayışının yasa dışı yollara başvurmadan yasalar dâhilinde gerçekleştirmesinin yolu, vergi planlaması yapmaktır. Vergi planlaması, yasal sınırlar içerisinde yasalara uygun olarak vergi avantajı elde etmeye yönelik işlemlerdir. Böylece vergi yükünü azaltabilen işletmeler öz kaynaklarından sağladıkları tasarrufla kuruluş amacına daha iyi hizmet edebilecektir. Bu amaçla işletmeler vergi planlama stratejisini belirlerken başta mevzuatın iyi anlaşılması, yapılacak mevzuat değişikliklerinin iyi takip edilmesi olmak üzere, ekonomideki değişim süreci ile ulusal ve uluslararası değişim ve dönüşüm sürecinin iyi bilinmesi ve takibinin yapılması gerekir.
(Önsözden)