Göç terminolojisinde uluslararası koruma kavramı, kaynağını uluslararası hukuktan alan ve bireye menşe devleti dışında farklı bir devlet tarafından sağlanan ikame bir koruma biçimi olarak ifade edilmektedir. Uluslararası koruma kavramı, uluslararası sözleşmeler ve bölgesel metinlerde mülteci statüsü ekseninde şekillenmiş, korunma ihtiyacı içerisinde olan bireylerin sığınma talepleri bu statü dâhilinde değerlendirilmiş. Bu kapsamda, ırkı, dini, milliyeti, belli bir toplumsal gruba mensubiyeti veya siyasi düşüncesi sebebiyle zulme uğrayacağından haklı sebeple korktuğu için menşe ülkesi dışında bulunan yabancı veya vatansız kişiye mülteci statüsü tanınmaktadır. 1951 tarihli Mültecilerin Hukuki Durumuna Dair Cenevre Sözleşmesi'nin kabulünden bugüne kadar geçen yetmiş yılı göz önünde bulundurduğumuzda; savaşlar, iç karışıklıklar, çevre kirliliği, iklim değişiklikleri ve ciddi insani ve ekonomik koşullardan kaynaklanan insan hakları ihlallerinin, Sözleşme kapsamında mülteci statüsü için öngörülen beş nedenden kaynaklı insan hakları ihlallerinden daha fazla yaşandığı görülmektedir. Günümüzde yaşanan savaş ve ayrım gözetmeyen şiddet hareketleri sebebiyle insanların maruz kaldığı zulüm eylemlerinin zaman içerisinde farklılaşması, mevcut düzenlemelerin iltica sisteminde yetersiz kalmasına neden olmuştur. Bu nedenle, gerek ulusal gerekse uluslararası düzenlemeler ışığında yapılan çalışmalar neticesinde, temel insan hakları ihlaline sebebiyet veren bu eylemler uluslararası koruma hukuku kapsamında değerlendirilmeye başlanmıştır.
Çalışma esasen üç ana başlık olarak hazırlanmış olmakla birlikte, bu ana başlıklar altında yer alan alt başlıklarla konu detaylandırılmaya çalışılmış.
(Önsözden)