Daha San Fransisko Konferansı'ndan itibaren bütün Soğuk Savaş dönemi boyunca, Birleşmiş Milletler ve özellikle Güvenlik Konseyi içinde, ihmal edilen ve Konseyin daimi üyeleri arasında bir ideolojik karşıtlık ve ayrışma faktörü olan insan hakları, günümüzde Güvenlik Konseyinin uluslararası barış ve güvenliği sağlama amacıyla yürüttüğü çalışmalarda, tüm uluslararası hukuk öznelerinin karar alma süreçlerine etki eden bir ortak payda durumuna gelmiştir. Esasen insan haklarının böylece barışın korunması çerçevesindeki yerini alabilmesi, sosyalist blokun çöküşünden itibaren Güvenlik Konseyinin insan hakları alanında etkin ve dinamik bir rol üstlenmeye başlaması ile birlikte ortaya çıkmış olan bir gelişmedir.
Ancak Güvenlik Konseyinin insan hakları alanına etkin bir şekilde müdahalesi, BM Şartı'nın Konseyin bu alandaki faaliyetine ne ölçüde izin verdiği, yani Konseyin bu alandaki yetkisinin hukuki dayanağı, uygulanması ve sınırları gibi bir hukuki çerçeve sorununu da beraberinde getirmiştir. Fransa Aix–Marseille Üniversitesi Hukuk Fakültesi ve Yakın Doğu Üniversitesi Hukuk Fakültesi öğretim üyesi olan yazar, Güvenlik Konseyinin insan hakları alanında büyük bir hızla gelişen faaliyetinin güçlü bir gerçeklik mi, yoksa bir yanılsama mı oluşturduğunun ortaya konulabilmesi bakımından, bu hukuki çerçeveyi olabildiğince aydınlatmaya çalışmaktadır.