İslâm Milletlerarası Hukuk doktrini, yabancı unsur olan gayrimüslimler düşünülerek oluşturulmuştur. Müslümanlar, gayrimüslimlerle ilişkilerini ayrıca ele alıp hak ve sorumlulukları belirlemek çabasında olmuşlardır. İşte bu çaba, hukuk esasına dayanan bir milletlerarası ilişkiler anlayışının oluşmasını sağlamıştır. Bu bağlamda, İslâm Hukuku'na göre, başlangıçtan beri Müslümanlar, diğer milletlerle ilişkilerini, hukuka dayandırmış ve bu özellikleriyle de, dünyaya önderlik ve örneklik etmişlerdir.
İslâm devletinde yargı ve kanun birliği esas olduğu için, vatandaş olsun, yabancı olsun gayrimüslimler, kamu hukuku alanında İslâm Hukuk sistemine tabi olmakla birlikte, kendilerine tanınan din hürriyetinin gereği, inançla yakın ilgisi bulunan özel hukuk alanında, kendi hukuk sistemlerine tabidirler. Bu bağlamda gerek İslâm Milletlerarası Özel Hukuku'nda, gerekse günümüz Milletlerarası Özel Hukuku'nda olsun, aile, şahıs ve mirasla ilgili anlaşmazlıkların çözümünde genel olarak millî hukuk uygulanmaktadır. İslâm Milletlerarası Özel Hukuku'na göre millî hukuk, İslâm Hukuku'dur.
Türk Milletlerarası Özel Hukuku'na göre millî hukuk Türk Hukuku'dur. Bu çerçevede, İslâm Milletlerarası Özel Hukuku'nda, yabancı unsurlu anlaşmazlıkların çözümünde öngörülen ilkeler ile Türk Milletlerarası Özel Hukuku'ndaki yabancı unsurlu anlaşmazlıkların çözümünde öngörülen ilkeler büyük ölçüde örtüşmektedir. Bunun temelinde de, ortak aklın, birey ve toplum çıkarlarının göz önünde tutulduğu gerçeği yatmaktadır.
(Tanıtım Bülteninden)