Ülkemizde imar kirliliği yoluyla çevreye zarar verildiği düşünüldüğünde bu suç türü ile amaçlananın, çevrenin korunması olduğunu söylemeye gerek yoktur. 3194 sayılı İmar Kanunu nda idari yaptırım ile koruma altına alınan çevrenin, imar ruhsatı verme işlemlerinin genel yetkilisi olan bir kısım belediyelerin ihmal ya da duyarsızlıkları nedeniyle yeterince korunabildiğinden söz edilemez.
Ülkemizin özellikle belli bir kısım bölgelerindeki kirlenmeye bakıldığında, imar kirliliğine neden olma eyleminin suç olarak düzenlenmesinin çok isabetli olduğunu söyleyebiliriz.
İmar kirliliğine neden olma suçu ilk kez 5237 sayılı TCY nın 184. maddesinde düzenlenmiş ve madde 12. 10 2004 tarihinde yürürlüğe girmiştir. Maddenin yürürlük tarihi göz önüne alındığında konu ile ilgili bilimsel çalışmanın azlığı da kaçınılmaz bir sonuç olmaktadır.
Bu çalışmada konuyla ilgili ulaşılabilen az sayıdaki kaynağı değerlendirmekle birlikte, suçun maddi ve manevi öğeleri ile maddeye ilişkin diğer uygulama örnekleri Yargıtay kararları ile örneklendirmeye çalışmıştır. Kitapta yalnızca belli bir hukuki görüşün ya da uygulama metinlerinin aktarılması yerine değişik bakış açılarıyla irdelenmiştir.
İmar kirliliğine neden olma suçunun yanında, imar hukukunun uygulanmasından sorumlu kamu görevlilerinin görevlerini kötüye kullanmaları ile mühür bozma ve işlenme yoğunluğu fazla olan muhafaza görevini kötüye kullanma suçlarını da kitabın kapsamında yer almaktadır.