Toplu eylemler, tipik bir iş mücadelesi aracı olan grev yanında işi yavaşlatma, kurallı çalışma, oturma eylemi, toplu viziteye çıkma, boykot, flashmob, mail-bombing gibi atipik yahut yadsınan eylem türlerini de kapsamaktadır. Türk iş mücadelesi hukukunda, Alman Hukuku'ndan farklı bir biçimde, toplu görüşmelerin sonuçsuz kalması ile iş mücadelesi aşamasına geçildiğinde bir baskı aracı olarak yasal grevin prosedürü detaylı bir biçimde düzenlenmiştir. Yargıtay'ın bu yaklaşımı taraf olduğumuz uluslararası sözleşmeler çerçevesinde olumlu bir adımdır ve çerçevesi 6356 sayılı Kanun md.60 vd hükümleri ile çizilen iş mücadelesinin yürütümü bakımından, Alman hukukunda olduğu gibi yasal grev dışında yeni taktikler yahut atipik mücadele araçlarının toplu eylem hakkı kapsamında mütalaa edilerek meşruluk kazanmasına zemin hazırlayabilecektir.
İş mücadelesi aracını seçme serbestisi ilkesi, sendika özgürlüğünün güvence altına alınması ve toplu sözleşme özerkliğinin işlerlik kazanması bakımından da önemli bir yere sahip olup toplu sözleşmeye erişmek maksadı ile sendikanın mücadele aracını seçme konusunda serbest olması ve işvereni baskı altına alarak toplu sözleşmeye ilişkin isteklerini kabul ettirmek için farklı taktikler geliştirebilmesini ifade etmektedir. Değişen sosyal ve ekonomik koşullar ile bilgi ve iletişim teknolojilerinde ortaya çıkan gelişim, iş mücadelesi araçlarını da etkisi altına almaktadır ve bu koşullarla birlikte mücadele araçlarının da değişim göstereceği gerçeği karşısında, toplu sözleşme özerkliği ile sendika özgürlüğünün gerçekleşebilmesi bakımından bu ilkenin kabulü kaçınılmaz niteliktedir.
(Tanıtım Bülteninden)