Bir dava açılınca, bu davaya bakan mahkemenin yaptığı inceleme sonunda verilen nihai kararla kural olarak o dava çözümlenmiş olur. Bu takdirde mahkemenin işi sona erer ve duruma göre, kararın icrası safhasına geçilmesi gündeme gelir. Ancak, davayı kaybeden taraf mahkeme kararının yanlış olduğu düşüncesini taşıyabilir. Böyle bir düşünce normal karşılanmak gerekir, çünkü kararı veren hakim de sonuçta bir insandır ve ne kadar tecrübeli, bilgili, iyi niyetli ve dürüst olursa olsun pekâlâ o da yanılabilir. Nitekim, davada ileri sürülen iddiaların gerçek olduğunun meydana çıkarılması (tespit edilmesi), hakimin art arda gelen bir işlemler dizisine başvurmasını gerektirir.
Hakim, incelemesine sunulan vakıalar ve değerlendirdiği deliller aracılığıyla uyuşmazlığın hangi hal ve şartlar içinde vuku bulduğunu belirlemekle işe başlar; söz konusu olabilecek çeşitli değerlendirmeler arasında bir seçimde bulunur ve böylece vakıaları sabitleyerek (tespit ederek) uygun hukuk normunu uygulamak suretiyle uyuşmazlık hakkında bir karar verir. Bu kararın hukuka, kanuna aykırı olması ya da kararda maddi vakıaların tespitinin ya da delillerin değerlendirilmesinin hatalı şekilde yapılması mümkün olduğu gibi, sadece davayı kaybeden tarafta böyle bir zan doğması da mümkündür. İşte kanun yolu; yanlış olan veya yanlış olduğu sanılan nihai mahkeme kararının daha üst bir mahkemede kontrol ettirilerek bir daha gözden geçirilmesi için taraflara verilmiş olan usuli bir imkandır.
(Önsözden)