Ticaret şirketlerinin bölünmesi durumunda malvarlığının kısmî küllî halefiyet yolu ile geçişi ile ilgili olarak Türk hukukunda ayrıntılı bir çalışmanın yapılmamış olması bu çalışmayı yapmaya sevk etmiştir. Konu ile ilgili olarak aynı başlık altında hem İsviçre hem Almanya'da bir tez çalışmasının olmaması durumu hem zorlaştırmış hem de özgür bir düşünce tarzının gelişmesine kapı aralamıştır. Konunun şirketler hukukunun özel bir alanı olması karşısında genel eserlerden ziyade daha çok şerhler, makaleler ve alt başlıklarla ilgili olarak yazılmış tezlerden yararlanılmıştır. "Kısmî küllî halefiyet" deyiminin klasik halefiyetten farklı olup olmadığı ve buna gerek olup olmadığının ortaya konulması dışında, pek çok farklı hukuk alanında bölünmenin izlerinin ve sonuçlarının aranması bu çalışmayı zor kılan noktalardandır. Eşya hukukundan borçlar hukukuna, ticaret hukukundan usul hukukuna ve hatta kamu hukukuna kadar uzanan geniş bir yelpazede, intikal edip edemeyeceği tartışılan hak ve yükümlülükleri "cımbızla" ayıklamak ve bölünme süzgecinden geçirmek oldukça zorlayıcı idi. Ancak nihayetinde konu ile ilgili temel ilkelerin ortaya konulabildiği, bir "bakış açısının" yakalanabildiği, sadece bir "başlangıç" niteliğinde gördüğümüz çalışma ortaya çıkarılmaya çalışılmıştır.