Göç, en basit ifadesiyle bir yer değiştirme hareketidir. İnsanlık tarihinin hemen hemen her döneminde yaşanan sosyolojik bir eylemdir. Ekonomik, siyasal, sosyo/kültürel ve doğal nedenler göçün gerçekleşmesinde etkilidir. Bu eylem dünyanın her coğrafyasında meydana gelmektedir. Ortadoğu denilen coğrafyada da "Arap Baharı" olarak adlandırılan bir süreçle beraber milyonlarca insan göç etmek zorunda kalmıştır. Türkiye'nin en uzun kara sınırı olan Suriye'de 2011 yılında başlayan iç karışıklık masun çocuk ve bebeklerin ölümüne, kadınların işkence ve tecavüze uğramalarına ve yaşlı insanların değersizleştiği bir dönemi yaşatmıştır. Türkiye, sınır komşusu olması münasebetiyle milyonlarca Suriyeli vatandaşın sığınma talebinde bulunduğu bir ülke olmuştur. Bu andan itibaren Türkiye'ye çok yoğun bir uluslararası göç başlamıştır. Olaya insan merkezli bakan Türkiye ilk zamandaki "Açık Kapı" politikasıyla sığınma talebinde bulunan tüm sığınmacıları kabul etmiş ve bu süreçten sonra onların yönetimlerini en doğru bir şekilde yürütmeye çalışmıştır. Bir kısmını kamplara bir kısmını da şehir merkezlerine yerleştirerek, sığınmacı politikalarını hayata geçirmeye başlamıştır. Eğitimden, sağlığa, sosyal uyumdan, güvenliğe kadar değerli çalışmaları icra etmiş ve önemli miktarda paralar harcamıştır.
Bu çalışmanın temel amacı Suriye Krizi sonrası oluşan göçün Türk Kamu Yönetimine etkilerini inceleyerek, sonuçlarını ortaya koymaktır.
(Önsözden)