Dil, bir yandan yaşanılan zamanın duygu, düşünce ve tasavvurları ile geleceğe dair hülyaları içinde barındırırken öte yandan da geçmişin birikimini geleceğe aktarır. Dış dünyadan alınan duyumları anlık olmaktan çıkarıp ebedîleştirerek sonraki çağlara dil ulaştırır.
Dil, insanoğlunun varoluşuyla birlikte ortaya çıkmıştır. Dil, fıtrîdir ve insan doğuştan getirdiği bu yeteneğin doğasına uymak zorundadır. Dil, fertlerin üzerinde ve onlara hükmeden bir özelliğe sahiptir.
İnsanlar arasında anlaşmayı sağlayan dil, acaba milleti meydana getiren diğer unsurlar içinde niçin özel bir öneme sahiptir? Görme, işitme, düşünme gibi doğuştan getirdiğimiz gizil bir yetenek olan dil, ruh ve gönül dünyamızın tercümanıdır. Dil sayesinde bizler, en mistik, en mukaddes duygularımızı ifade eder; en ince ve çapraşık ilmî meseleleri açıklama imkânını buluruz.
Bütün bunlar dikkate alındığında, bir ana dili eğitim alanı olarak Türkçe eğitim ve öğretiminin önemi ortaya çıkar.
(Tanıtım Bülteninden)