Tarih, bir devletin güçlü ve istikrarlı bir yapıya kavuşması, böylelikle uzun ömürlü olabilmesi için, en başta o devleti oluşturan bireylerin kendine güvenen, güçlü ve geleceğe emin bir şekilde bakabilen karakterlere sahip insanlardan oluşması gerektiğini her zaman göstermiştir.
Güçlü olmak, bireylerin kendi öz güvenlerinin tam olmasına ve toplum hiyerarşisi ile yaşayışının kargaşaya yer vermeyecek şekilde düzenlenmesine bağlıdır. En önemlisi, bireylerin oluşturduğu devlet mekanizmasının yönettiği toplumların adalet içerisinde yaşamaları gerekmektedir. Bu çeşit bir toplum ve devlet düzeni kurmuş olan milletler, uzun süreler rahat yaşamaya muktedir olmuşlardır. Bunun en güzel Örneğini, tarihte pek çok devlet kurma başarısı gösteren Türk Milleti, dünyanın en uzun ömürlü devletlerinden biri olan Osmanlı Devleti'ni kurarak vermiştir. Kurulduğu andan itibaren adaleti her zaman ön plana çıkaran bu devlet, altı asır boyunca pek çok milleti bir arada tutarak, ortak yaşama bilinci ile hoşgörüsünü tüm dünyaya göstermiştir. Zamanla ortaya çıkan ve gittikçe büyüyen sorunların çarelerinin bulunamayışı neticesinde bu devlet de çöküş sürecine girmiştir. Osmanlı Devleti parçalanırken, buna Ön ayak olan ve pay kapma mücadelesine giren devletler, devletin asla unsuru olan Türk Milleti'ni esaret altına almak istemişlerdir. Ancak işgalci güçler, Mustafa Kemal Paşa önderliğinde başlatılan bağımsızlık mücadelesi sonucunda, bu arzularında hüsrana uğramışlardır.