Okuma, günümüzde en temel bilgi edinme yollarının başında gelmektedir. Yazma ise, duygu, düşünce ve izlenimleri açığa vurmanın bir aracıdır. Bu iki etkinlik, bu öneminden dolayı, toplumda kabul görmenin ve bir yer edinmenin en temel araçlarıdır. Kişinin hayattaki başarısı, bir ölçüde sahip olduğu okuma–yazma becerisinin niteliğiyle eş değerlidir. Sadece okur–yazar olmak yaşam başarısı için yeterli olmamaktadır.
Günümüzde hızlı okuma teknikleriyle dakikada 2000–3000 sözcüğün okunabildiğinden söz edilir olmuştur. İnsanın artık başarılı olabilmesi için başka seçeneği yoktur. Çünkü günümüz dünyasında bilgi patlaması yaşanmaktadır. Bu gelişmelerin hızla izlenmesi ve toplum yaşamındaki yerini alması gerekmektedir.
Bui kitap, oturup hayali tasarımlar yapan bir yazarın düşlerinin ürünü değildir. Aksine, 28 yıllık meslek yaşamının yedi yılını sınıf öğretmeni olarak birinci sınıfta ilkokuma–yazma öğreterek, iki yıl süren ilköğretim müfettişliği döneminde sınıfta ilkokuma–yazma öğreten öğretmenlerin karşılaştıkları sorunları gözleyerek, geri kalan kısmı da sınıf öğretmeni yetiştiren kurumlarda; "Başarılı bir ilkokuma–yazma öğretimin nasıl olur?" sorusuna yanıt arayarak geçişen bir meslek adamının deneyimlerinin bir ürünüdür.