Adı "Bilimlerin Tarihi" olan bu küçük kitabın konusu, insan ve doğa ilişkilerinin tümünün tarih boyunca gelişiminin gerçek öyküsüdür. Başlangıçta düşünce geleneği ile zanaat geleneği şeklinde ortaya çıkan ve zamanla "Bilim" ve "Teknoloji" ismini alan bu iki tür etkileşim, insanın doğa karşısında gösterdiği farklı iki davranış tipinden kaynaklanır. Bunlardan birincisi, doğa olaylarını yöneten yasaların ortaya çıkarılması, ikincisi ise bulunan bu yasalardan hareket edilerek doğanın denetlenmesi ve onun insan yararına değiştirilmesidir.
Bu iki farklı gelenek etkinliklerini,, tüm tarih boyunca her zaman yan yana ve el ele sürdürememişlerdir. Bunların, aynı bir ortak zaman diliminde, "Akademik Düşünce" ile "Zanaat Geleneği" adı altında birlikte geliştiği dönemler, "Kültürel Atılım Dönemleri" olarak bilim tarihindeki yerlerini almışlardır. Birbirleri ile de etkileşerek gelişen bu iki geleneğin her biri, sonuçta, toplumsal birer davranışı sergilediklerinden, yine toplumda eş zamanlı olarak ortaya çıkan kültürel, ekonomik, felsefi, hukuksal ve teolojik düşünce akımlarının sürekli etkisinde kalmışlardır. Bunlar arasında özellikle din'in uzun süreli güçlü baskısı önemli olup öncelikle Avrupa dışı uygarlıklarda tüm eylemler biçim ve doğrulamalarını akıl yürütmeden değil de, dinsel hayattan almışlardır. Eğer Kayseri piskoposu Eusebios'un (265–340) anlattığı hikayeye inanmak gerekirse, Grekler daha o sıralarda bile bu duruma şaşırmıyorlardı : "Müzisyen Aristoxanos, Hintlilere ilişkin olarak şu söylentiyi anlatmıştır: Bir Hintli, Atina'da Sokrat'a rastlar ve ondan felsefesini tanımlamasını ister. Sokrat "İnsani gerçeklerin incelenmesidir" cevabını verir. Hintli bu söze kahkahalarla güler ve "Bir insan tanrısal gerçekleri bilmeden, insani gerçekleri nasıl inceleyebilir" diye haykırır (55–S.47).
Burada başlangıçtan, İkinci Dünya Savaşının yani 1940'lı yılların sonuna kadar izlenen ve bir bölümü İ.T.Ü. İnşaat Fakültesi Öğrencilerine seçimlik ders olarak okutulan "Bilimlerin Tarihi", önce bilim adamlarını, üniversite öğrencilerini, öğretmenleri ve bilgi edinmek isteyen herkesi ilgilendirir. Bu konu ayrıca, 'genel tarihin de önemli bir bölümüdür ve gençliğin kültürel biçimlendirilmesinde büyük bir rol oynar. İlk öğretimin son sınıf öğrencileri ile orta öğretimin son aşamasında çağdaş tarih ile birlikte, pozitif bilimlerin ve tekniklerin tarihi de öğretilmelidir. Böylelikle genç kuşağın o ölçüde iyi hazırlanması sağlanmış olacaktır.
Yüksek öğretimde ise özelikle mühendis yetiştiren kurumlarda okutulması sayısız yararlar sağlar. Böylece öğrenciler hem teşvik edilmiş hem de yönlendirilmiş olur.