Bu kitapta, cevabı aranan en önemli sorulardan biri “Türkiye’nin Avrupa Birliği Üyeliği Yolunda Kıbrıs’ın Kimin İçin Sorun Olduğudur?” Türkiye açısından bakıldığında 1974 Mutlu Barış Harekâtı ile Kıbrıs sorunu çözülmüş olup, bugün itibariyle Türkiye’nin Kıbrıs sorunu adında bir meselesi yoktur. O vakit, Kıbrıs Kimin İçin Sorundur?
193 üyesi olduğu halde 5 “daimi üye”nin elinde oyuncak olan BM için mi; SSCB’nin dağılması ve soğuk savaş sürecinin son bulmasıyla kimlik bunalımı yaşayan ve varlık nedeni olarak kendisine yeni bir düşman arayışında olan NATO için mi; ekonomik dev, siyasi cüce olarak tanımlanan ve Kıbrıs’ı yalnızca Rum Kesimi’nden ibaret kabul eden triajcı AB için mi; Türk askeri Ada üzerinde işgalci gibi gösterilirken, Kıbrıs’ta istihbarat/askeri harekât amaçlı kullandığı egemen üslerinin varlık gerekçesi tartışılmayan İngiltere için mi; yıllarca Osmanlı egemenliği altında yaşadıktan sonra İmparatorluğun zayıfladığı dönemde bağımsız kalan, Anadolu coğrafyasında defalarca burnu sürtülen ve başı her sıkıştığında abilerinin arkasına sığınan Avrupa’nın şımarık çocuğu Yunanistan için mi; bölgemizde özellikle son bir asırdır yaşanan her türlü huzursuzluğun arkasındaki ülke olan Ortadoğu’nun tüp bebeği İsrail için mi; gerek kendi çıkarları gerek İsrail’in çıkarları için bölgeden ayrılmaması gereken dünyanın jandarması ABD için mi?
Türkiye’nin AB üyeliği karşılığında neler talep edildiğine dikkat edilmelidir. Her ne kadar oyun bittiğinde vezir ile piyon aynı kutuya konulsa da; satranç tahtasında piyona karşılık vezir feda edilmez. Elveda Rumeli’den sonra Elveda Kıbrıs demek istenmiyorsa, bu kitap mutlaka okunmalıdır.