Kişilerin bir arada yaşama zorunluluğu ve teknolojik ilerlemeler, kişilik hakkı üzerinde korumanın daha ayrıntılı olarak düzenlenmesini gerekli kılmıştır. Kişiye yönelmiş olan her davranışın saldırı olarak kabul edilememesi nedeniyle, kişinin katlanmak zorunda olduğu fedakârlığın sınırı dikkatle belirlenmeli, davranışlar kişiyi haddinden fazla zarara uğratmamalıdır. Bu sınırı ise, kuşkusuz hukuka aykırılık kavramıyla açıklayabiliriz. Başka bir deyişle davranışın hukuka uygunluk sınırları içinde yapılıyor olması, kişilerin bir takım saldırılara katlanmasını gerekli kılacaktır.
Çalışmanın konusu ise, kişilik hakkına yapılan saldırıları hukuka uygun hale getiren "üstün nitelikte özel ve kamusal yarardır". Çalışma üç bölümden oluşmaktadır. Öncelikle konunun daha iyi kavranabilmesi için söz konusu hukuka uygunluk sebepleri açıklanmadan önce, gerekli olan bir takım kavramlar incelenerek konuya giriş yapılmış; asıl çalışmanın konusuna ise, ikinci ve üçüncü bölümlerde yer verilmiştir. Her iki kavramında öğretide tartışmalı olması ve temelinde yarar kavramına dayanıyor olması, konunun içeriğinin kesin sınırlarla belirlenememesi problemini doğurmuştur. Dolayısı ile çalışmada da görüleceği gibi, her iki hukuka uygunluk sebebine verilen örnekler, aslında kesin örnekler değildir.
Buna rağmen konunun somut bir tabana dayanabilmesi için çalışmada, üstün özel veya kamusal yarar olarak sayılabilen her husus çatışan yararların tartılması ilkesi merkezinde yapılan tartışmalar ve Yargıtay kararları da dikkate alınarak incelenmiştir. Kaldı ki, bazı durumlarda çatışma halinde olan özel ve kamusal yarar, yine salt özel bir yarar veya kamu yararı nedeniyle hukuka uygun olmamakta, özel ve kamusal yararın bir bütün olarak üstünlüğü nedeniyle hukuka uygun kabul edilmektedir. Bunun sonucu olarak da, konu tekrarlamalardan kaçınmak amacıyla ağırlıklı olan hukuka uygun sebebinin başlığı altında incelenmiştir.