Ondokuzuncu yüzyılın ikinci yansından başlayarak, önce eğitime temel teşkil eden eğitim psikolojisi, eğitim sosyolojisi, eğitim felsefesi, eğitim ekonomisi gibi bilim dallarında; sonra da program geliştirme, öğretim, ölçme ve değerlendirme gibi eğitim bilimlerinde Önemli ilerlemeler kaydedilmiştir. Bu dönemde, eğitime temel teşkil eden bilimlerdeki bilgi birikimi, eğitim alanında işler ve işe yarar yeni teknolojiler geliştirilmesine imkân vermiş ve ortaya konan bu gelişkin teknolojiler yardımı ile. eğitimdeki etkililik ve verim önemli ölçülerde artınlabilmiştir.
Yukarıda sözü edilen gelişmeler bazı gecikmelerle yurdumuza da yansımıştır. Bu gelişmeler özellikle fikir alanında etkili olmuş, uygulama alanında da bazı girişimler görülmüştür. Ancak, ulusal eğitim sistemimiz, değişik görüş ve uygulamaların at oynattığı, bunların birbiri arkasından ortaya atıldığı, denendiği ve her denemenin keyfi bir kararla başlatılıp yine keyfi bîr kararla bitirildiği bir yaz boz tahtası olmaktan kurtarılamamıştır. Sonuç olarak, her yeni fikir veya deneme, ulusal eğitim sistemini geliştirici bir etkide bulunmadan Ömrünü bitirmiştir.
Ulusal eğitim sistemimizin gelişen teknolojilerle bütünleştirilerek çağdaşlastıalamamasının temel nedeni eğitimin, program geliştirme, öğretim, ölçme ve değerlendirme gibi alanlardaki özel hizmetlerden oluştuğunun bilinmemesi, eğitimin böyle bir hizmetler demeti olarak kabul edilmemesidir. Eğitim, program geliştirme, öğretim, ölçme ve değerlendirme gibi her biri en az bir mühendislik dalı kadar özel ve ilgili alanlardaki bilimsel bulgulara dayalı hizmetlerden oluşmaktadır.