Milliyetçilik, işgal koşulları dışında sorun çözme yeteneğinden yoksun olup, dünyayı ve ülkeleri süreğen bir gerilime mahkûm etmektedir. Modern çağ tarihinin de gösterdiği gibi milliyetçilik, insanlığa ancak Ortaçağ’daki dinsel ideolojilerle kıyaslanacak denli büyük felaketler getirmiştir. Bütün savaşların yanı sıra sosyal bütçelerinin kısılması da, hep milliyetçilikle meşrulaştırılmıştır. Kısacası sorunlarımızı çözme bilinç ve sağduyumuzu tahrip ederek bizi öteki inanç ve halklara düşman eden bir ideoloji örneğidir milliyetçilik.
Kitap, kâh tarihe gidip kâh günümüzde tartışılan sorunlara gelerek, milliyetçilikle şekillendirilmiş Türkiye’nin öyküsünü anlatıyor. “Egemenliğin kayıtsız şartsız millete ait” olduğunu bağıran egemen söylemin ardında, gerçekte “milletin” nasıl güdülüp kontrol altında tutulduğunu gösteriyor. “Milletini ve ülkesini sevmek” sanısının aksine milliyetçiliğin, hak ve özgürlüklerimize yabancılaştırılmamızı sağlayan bir egemenlik ideolojisi olduğunu gösteriyor.