Türkiye Cumhuriyeti Osmanlı İmparatorluğu'nun parçalanmasından ve Birinci Dünya Savaşı'ndan sonra kurulmuştur. Mustafa Kemal Atatürk (1881-1938) ülkeyi modernleştirmek için tutarlı bir dizi iç reform programı uygulamıştır, yeni Türkiye'nin sınırlarının ve ulusal egemenliğinin kalıcılaşmasını amaçlayan bir dış politika başlatmıştır, İslam ve Osmanlı geleneğinden ayrılma, ulusal ve laik bir ülke olma projesinin gerçekleşmesine izin verir. Bu ulusallığı ve laikliği, bugün hâlâ büyük bir gururla anılan 'Türklerin atası', 'Türklerin kurtarıcısı', 'muzafferi' Kemal'in savunduğu ilkelerin doğrudan mirasçıları olan askerler yıllar boyunca kendilerini bunları korumakla görevlendirdiler.
Lozan Antlaşması'ndan sonra benimsenen dış politika Türkiye'yi İngiltere ve Fransa'ya yaklaştırır ve de bu şekilde barış antlaşmalarının kararlarını gözden geçirme politikasına da fazla taraftar değildir. İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra, soğuk savaş ve doğu-batı zıtlığıyla Türkiye hem Sovyet Asya'sı için hem de Orta Doğu'nun siyasi istikrarsızlığı açısından NATO'nun emniyet çemberi sisteminde başlıca öğe halini alır. Çift kutuplaşma sona erip AB'ye girme teşebbüsü ve İslami bağnazlığın gelişimi ile ülke için yeni bir siyasi dönem başlar; bu yeni dönem Kürt sorununun çözümlenmesi ve insan haklarının korunması gibi ülkeyi bazı temel seçimler yapmaya zorlar. Modernleşme süreci ekonomiye de yansır. (Tanıtım Bülteninden)