Eser, birkaç açıdan tarihçilerin alışkanlıklarını bozuyor. Tarihin, pek çoklarının düşündüğünün ve inanmak istediğinin tersine, bugünü belirleyen değişkenlerden "yalnızca biri" olması, tarih metinlerinin sözü edilen durumunu açıklayabilir. Bu eser, işte bu noktada farklılaşıyor. O, geçmişte belirlenmiş bir dönemdeki bir bilinmezden yola çıkmıyor. Şaşırtıcı bir cesaretle, bugünden yola çıkıyor.
Eserin bir diğer farkı, seçtiği "özne" ile ilgili. Geçmişte olup bitenlerin gerçek "öznesinin" kim ya da ne olduğu sorununa yaklaşım, zaman içinde değişiklik gösterir. Fakat tarihçiler birkaç yüzyıldır, geçmişte olup biten her şeyi insan aklına ve onun etki gücüne sığdırmaya çalışıyorlar. Bu yönelimde belli ölçüde haklılar, çünkü insan hem dünyayı ve hem kendini en fazla dönüştürebilen canlı türü. Bu dönüşümün öznesi de elbette yine insan. Dolayısıyla geçmişe ilişkin anlatıların öznesinin insan olması oldukça normal. Ancak, bu muhakemede gözden kaçan husus, insanı belirleyen yegâne şeyin sadece "insan" olmadığı gerçeği.
(Tanıtım Bülteninden)