Sulh, tarafların aralarında bulunan hukuki ilişkiye dair uyuşmazlık veya tereddüdü, karşılıklı tavizlerde (özveri-fedakârlık) bulunmak koşuluyla sözleşme ile son vermeleri olarak tanımlanır. Sulh sözleşmesi, özel hukukta geniş bir uygulama alanı bulan ve çok eski zamanlardan beri bilinen ve uygulanan bir kurum olduğu için hem İsviçre Borçlar Kanunda ve hem de Türk Borçlar Kanununda, kanun koyucu tarafından özel olarak düzenlenmemiştir (818 sayılı Borçlar Kanununda da sulh düzenlenmemişti).
Ancak, taraflar kanunlarda düzenlenmemiş olmakla beraber Borçlar Hukukuna hâkim olan -sözleşme hürriyeti- ilkesine dayanarak sulh sözleşmesi yapabilirler. Bu ilkeye dayanarak taraflar, kişilik haklarına, kanunun emredici kurallarına, ahlâk ve adaba aykırı olmamak ve imkânsız olmayan herhangi bir ekonomik menfaati elde etmemek şartıyla diledikleri konuda, muhtevada ve şekilde sözleşme yapabilirler.