Teknolojik gelişmelerin doğal sonucu olarak günümüzde bilgi, üretimin önemli bir parçası haline gelmiştir. Bu durum, işverenlerin piyasada rekabet etme güçlerini, işgücü, makine veya hammadde kadar ticari sırlarla da ilintili kılmıştır. Bu anlayış, işçi işveren ilişkilerinde sırların korunmasını, dolayısıyla da işçinin sır saklama yükümlülüğünü önemli bir borç olarak karşımıza çıkarmaktadır.
Daha önce dürüstlük kuralı veya geniş anlamda sadakat borcu ile açıklanan işçinin sır saklama yükümlülüğü, mehaz İsviçre Borçlar Kanununa paralel biçimde 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununda özel olarak düzenlenmiştir. Kanunun 396. maddesi uyarınca işçi, iş gördüğü sırada öğrendiği, özellikle üretim ve iş sırları gibi bilgileri, hizmet ilişkisinin devamı süresince kendi yararına kullanamaz veya başkalarına açıklayamaz. İşverenin haklı menfaatinin korunması için gerekli olduğu ölçüde işçi, hizmet ilişkisinin sona ermesinden sonra da sır saklamakla yükümlüdür. Bu kısa düzenleme, uzun yıllardır esasları ortaya konmaya çalışılan işçinin sır saklama yükümlülüğüne ilişkin pek çok yeni soru ve tartışmayı beraberinde getirmiştir.
Bu çerçevede, iş ve üretim sırrı kavramlarının ne olduğunun, işçinin iş ilişkisinin devamında sır saklama yükümlülüğünün kapsam ve sınırları ile borca aykırılığın yaptırımlarının açıklanması gerekir. Ayrıca sözleşme sonrası sır saklama yükümlülüğünün süresi ve kapsamı ile rekabet yasağı sözleşmesinden farklılıklarının ortaya konması, konuya ilişkin cevaplanması gereken en önemli sorulardandır. Bu çalışmada tüm bu sorular karşılaştırmalı hukuktan da yararlanarak cevaplanmış.