Halkın egemenliğiyle bezenmiş devlet, özünde demokrasiyi barındıran ve tam anlamıyla "bir" olan devlettir; ya da halk kavramının yerine ulus kavramının kullanılmasıyla birlikte "ulus-devlet" diye adlandırılan devlettir. Rousseau ile Sieyès'in kuramlaştırdıkları ulus-devlet, Fransız Devrimi ile tarih sahnesine çıkar. Devrim'in belli bir döneminde Jakobenlerin uyguladıkları "özgürlüğün despotizmi" ise, ulus-devlete özgü merkezi iktidarın gidebileceği uç noktaların ilk örneğini oluşturur.