Son yıllarda önemi her geçen gün artan yapay zekâ, sadece bilgisayar bilimini değil, diğer tüm disiplinleri de etkilemektedir. Başta sinema olmak üzere, bilim kurgu alanında yayınlanan eserler ile insanların aşina olmaya başladığı kavram, zaman içerisinde teknolojiye paralel değişim ve gelişim göstermiştir. 1950'li yıllara kadar robotik ve hesaplama makineleri üzerine yapılan çalışmalar, yapay zekânın ortaya çıkışında etkili olurken, kavram ilk kez 1955 yılında bir çalıştay önerisinde kullanılmıştır. O günden itibaren de yapay zekâ, hem araştırmacıların hem de uygulayıcıların dikkatini çeken bir konu olmuştur.
Hong Kong merkezli bir robotik işletmesi tarafından geliştirilen ve dünyada ilk defa vatandaşlık verilen ilk insansı robot Sophia'nın, bir programda insan ırkını yok etme açıklaması gündemi etkilemiş, gerçekten de robotlar insanlığı yok edebilir mi? sorusunu gündeme getirmiştir. Uzmanlar, iyimser ve kötümser olarak açıklamalar yapmakta, yapılan açıklamalar ve karşılaşılan olaylar insanların konuya ilişkin hem dikkatini arttırmakta hem de kaygılandırmaktadır.
Bu kitap böyle bir kaygıdan hareketle oluşturulmaya başlanmış olup, özellikle konuyu daha çok sosyal bilimler perspektifinden incelemeyi amaçlamış. Editörler olarak, yazarların yaptığı değerli bölüm katkıları incelenerek gözden geçirilmiş, farklı disiplinlerdeki yazarları ortak bir yazım üslubunda buluşturabilmek için düzeltmeler yapılmış. Farklı disiplinlerde yapılan çalışmaların tek bir çatı altında incelendiği ve daha çok sosyal bilimlerdeki yaşanan gelişmelerin ne olduğuna ilişkin herhangi bir kaynağın olmaması, bu kitabın kaleme alınmasındaki en büyük itici gücü oluşturmuş. Kitap, on iki bölümden oluşmaktadır.