Anayasa'nın 56. Maddesinde, sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkının yükümlüleri devlet ve vatandaş olarak belirlenmiştir. Ancak söz konusu hakkın korunabilmesi için devlete düşen sorumluluk daha büyüktür. Devletin sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkının korunması için üzerine düşen yükümlülüklerin tek kaynağı Anayasa'nın 56. maddesi değildir. Türkiye'nin de tarafı olduğu Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ve bu Sözleşme'nin bir parçası olarak kabul edilen Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin içtihatları da sağlıklı ve dengeli bir çevre hakkının korunması için devlete birtakım yükümlülükler yüklemektedir. Devlet üzerine düşen sorumluluğu yerine getirirken kolluk yetkilerini, kamu hizmetine göre daha fazla kullanmaktadır. Düzenleme, denetleme ve yaptırım gibi kolluk yetkileri çevrenin unsurlarının korunması için çeşitli mevzuatlarda düzenlenmiştir. Devletin çevrenin korunmasına yönelik görevlerini ihmal etmesi telafisi güç çevre kirliliklerine neden olduğu gibi bu kirlilikler sebebiyle bireylerin zarar görme ihtimalini de ortaya çıkarmaktadır. Bu çalışmanın konusu devletin çevrenin korunmasına yönelik kolluk faaliyetlerini icra ederken üçüncü kişilere vermiş olduğu zararlar nedeniyle idarenin sorumluluğudur.