Özellikle son çeyrek yüzyılda bilişim teknolojilerinin gelişimi, kişilere ait bilgi ve verilerin daha hızlı toplanmasını ve işlenmesini sağlamıştır. Bu nedenle de kişisel verilen teknolojik gelişmeler karşısında korunmasının gerekliliği ve önemi gün geçtikçe daha çok önem arz etmeye başlamış ve bu alana da ilgi oldukça artmıştır.
Ülkemizde bu alanda ilk somut düzenlemeler TCK'daki kişisel verilere karşı işlenen suçlar olmakla birlikte 2010 yılında Anayasa değişikliği ile kişisel verilerin korunması hakkı ve güvenliği ilk kez anayasal güvence altına alınmış. Anayasa'nın "Özel hayatın gizliliği ve korunması başlıklı" 20. Maddesine 07.05.2010 tarihinde eklenen 3.fıkra da "Herkes, kendisiyle ilgili kişisel verilerin korunmasını isteme hakkına sahiptir. Bu hak; kişinin kendisiyle ilgili kişisel veriler hakkında bilgilendirilme, bu verilere erişme, bunların düzeltilmesini veya silinmesini talep etme ve amaçları doğrultusunda kullanılıp kullanılmadığını öğrenmeyi de kapsar. Kişisel veriler, ancak kanunda öngörülen hallerde veya kişinin açık rızasıyla işlenebilir. Kişisel verilerin korunmasına ilişkin esas ve usuller kanunla düzenlenir." hükmüne yer verilmiştir. Hukuken kişisel verilerin korunması açısından genel çerçeve çizen bu düzenlemenin sonrasında 2016 yılında bu alandaki ilk özel kanun olan "6698 sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanunu" kabul edilerek önemli bir hukuki gelişim sağlanmış.
(Tanıtım Bülteninden)