Temel ilke, söze ve sözleşmeye bağlılıktır: Sözleşme koşulları borçlu için sonradan ağırlaşmış, kararlaştırılan edimler dengesi sonradan çıkan olaylar nedeniyle değişmiş olsa bile borçlu sözleşmedeki edimini olduğu gibi yerine getirecektir; kural budur. Sözleşmenin yapıldığında karşılıklı edimler arasında var olan denge sonradan koşulların olağan üstü değişmesiyle büyük ölçüde tarafların biri aleyhine katlanılamayacak ölçüde bozulmuşsa, bu durumda bile sözleşmeye bağlı kalınmasını savunmak, adalet, hakkaniyet ve dürüstlük ilkelerine aykırı bir durum meydana getirir. Bu durumda sözleşmeye bağlılıktan sapılacaktır. Olağanüstü durumlarda sözleşmeye bağlılıktan ne kadar sapılacaktır? İşte sapmanın varacağı son nokta sözleşme adaletidir.
Unutulmamalıdır ki, sözleşme adaleti her kapıyı açan anahtar değildir. Bu nedenle her güçlüğü bu kavramla aşmaya çalışmak, başarıya götürmeyecektir.
Sözleşme adaleti, sözleşme ekonomisidir; sözleşmecilerin çıkarlarının oturduğu zemindir; sözleşmeyi yapmaktaki amaçtır; o olmazsa edimler dengelenmeyecek ve çıkarlar gereği gibi korunmayacaktır. Bundan dolayı, bu kavram sözleşmede "sözleşme adaleti" başlığıyla yer almaz; kendiliğinden bulunur.