Klasik kollektif davranış teorisi, sosyal hareketlerin ekonomik bir çöküşe ya da yapısal bir krize tepki olarak ortaya çıktığını ileri sürer. Eşdeyişle, sosyal hareketler modernleşme sürecinde beliren bir "ateş" gibidir. Aktörler ise köksüz, marjinal ve modernleşme sürecine adapte olamamış anomik tiplerden başka birşey değildir.
Dolayısıyla bu yaklaşımlarda sosyal hareketler, modernleşme sürecinin meyveleri herkese ulaştığında zayıflayacak geçici bir olgu olarak algılanmaktadır. 60'lı 70'li yıllarda Avrupa ve Amerika'da mayalanan gay, lezbiyen, çevreci, feminist, etnik vs. hareketler geleneksel yaklaşımın sorgulanması neticesini doğurmuştur. Çünkü bu çeşit hareketler; gelişmişlik, demokrasi, çoğulculuk ve sivil toplum kavramlarıyla nitelenen toplumsal zeminde kök bulmakta; tam da bu gerekçeyle böylesi hareketlerin anlamlandırılması için yeni teorik açılımlara yaslanmak kaçınılmaz olmaktadır.
Bu derleme sosyal hareketler sahasında söz konusu iki yaklaşımı tartışan klasikleşmiş makaleleri içermektedir. Yazıların bütününün dayandığı tez, artık klasik sosyolojik perspektifin, özellikle altmışlarda ve yetmişlerde ortaya çıkan sosyal hareketleri açıklayamadığı, dolayısıyla yeni teorik yaklaşımların gerekli olduğudur.