Türklerin bir hukuku var mıdır? Bu soru şarkiyatçıların sorduğu veya sordurduğu bir soru olmalıdır. Her toplum gibi Türk toplumunun da bir hukukunun olmasından daha tabii ne olabilir? Öyleyse bu soru yanlış bir sorudur. Doğru soru "Türklerin hukukunun özellikleri, kaynakları nelerdir?" biçiminde sorulmalıdır. Böyle olmakla birlikte, bu yanlış sorunun cevabı aranmıştır ve Türklerin de bir hukukunun olduğu Sadri Maksudi Arsal ve M. Fuad Köprülü tarafından "savunulmak" ihtiyacı hissedilmiştir. Sadri Maksudi'nin Türk Tarihi ve Hukuk (İstanbul 1947) kitabıyla M. Fuad Köprülü'nün, "Orta zaman Türk Hukuki Müesseseleri İslam Amme Hukukundan Ayrı Bir Türk Amme Hukuku Yok mudur?" (II. Türk Tarih Kongresi, İstanbul, 1937) soru edatıyla biten yazısı bu hükmün kanıtıdır.
Bu kitap ise doğru sorunun cevabını veren bir çalışma olarak tasarlanmıştır. Bugüne kadar Türk hukukçularının bir ölçüde ihmal ettiği bir malzemeyi işlediği için onun önemi büyüktür. Niteliği sebebiyle daha çok dilcilerin işlediği bu malzeme, IX. ilâ XIV. asır arasında bugünkü Doğu Türkistan coğrafyasında yaşayan Uygurlardan kalan "Uygur hukuk vesikaları/belgeleri"dir.