Ülkemiz özellikle coğrafi ve kültürel özellikleri ile göç dalgasına maruz kalmaktadır. Pek çok kişi yaşadıkları ülkelerde meydana gelen karışıklıklar yahut ırkı, dini, tabiiyeti, belli bir toplumsal gruba mensubiyeti veya siyasi düşüncelerinden dolayı zulme uğrayacağından haklı sebeplerle korktuğu için uluslararası korumadan yararlanma isteği ile yine pek çok kişi uluslararası korumadan yararlanamasa bile gelecek kurabilmek amacıyla ülkemize gelmektedir. İşte bu akımın sonucunda vatandaşlık statüsü de gelen yabancıların entegrasyonunda karşımıza çıkan kurumlardan biri olarak akademik çalışmaların konusunu oluşturmaktadır.
Yukarıda değindiğimiz akademik çalışmalardan biri de 21 -22 Nisan 2022 tarihlerinde Yaşar Üniversitesi Uluslararası Hukuk Uygulama ve Araştırma Merkezi tarafından düzenlenen "Uluslararası Hukukta Göç ve Vatandaşlık" konulu Sempozyum olmuştur.
Sempozyumda önceden "egemenlik" kavramı ile özdeşleştirilen, devletle hukuki ve siyasi bağı ifade eden ve kişinin devlete aidiyet duygularıyla bağlı oluşunu simgeleyen "vatandaşlık" kavramının son zamanlarda yatırım vatandaşlığına dönüştüğü ifade edilerek, vatandaşlığın para ile satın alınması eleştirilmiştir.
Arendt tarafından "haklara sahip olma hakkı" sayılan vatandaşlıktan, kişilerin zorla yoksun bırakılması (vatansızlık) halleri AİHM içtihatlarından örneklerle incelenmiştir. Çifte veya çok vatandaşlığın Avrupa Vatandaşlık Sözleşmesi'nden beri istenen bir durum haline geldiği, altın pasaport ve yatırım yapma ya da taşınmaz satın alma yoluyla kazanılan vatandaşlığın ise bazı şartlara bağlanması gerektiği ifade edilmiştir.