Türkiye'de kitle iletişimi deyince yaygın kullanımı ile kitleye erişmeyi sağlayan araçları kısaca ifade eden medyayı anlıyoruz. Latince medius kelimesinden türetilmiş olan ve ingilizcedeki media sözcüğünden dilimize geçen bu sözcük araç,aracı, ortam gibi anlamlar taşıyor ve dilimize öylesine yerleşti ki diğer bazı Batı kökenli sözcükler gibi "bizim" oldu. Medya ile kastedilen kitle iletişim araçlan (kavramı oldukça geniş bir yelpazede düşünebiliriz), bu çalışma içerisinde kitlesel erişime izin veren gazete, radyo ve televizyon olarak sınırlanacak. Ben "iletişim" sözcüğüne duyduğum sempati ve çağrışımları nedeniyle de, kitle iletişimi ya da kitle iletişim araçları gibi sözcükleri de dolaşımda tutmak istiyorum ve bu konudaki genel alışkanlığı da bir tarafa itmeden sözcüklerin kullanılacağını baştan belirtmek istiyorum.
Medya hakkında olumlu düşünen kaç kişi vardır? Kuşkusuz yaşadığımız ortamda hoşnut olmadığımız kimi durumlar haber konusu haline gelip basına yansıdığında bir umut olarak " iyi ki yazıldı, iyi ki haber oldu duyuldu" dediğimiz olmuştur; akşamları eve gelip televizyonun karşısına geçip kolayca erişebileceğimiz bir eğlenceyi elimizin altında bulmak artık varlığının ayırdına varmadığımız kadar sıradan bir durum; ama karşı karşıya kaldığımız mesaj bombardımanı günlük hayatımızı öyle sarıyor ki eleştirel gözlüklerimizi takmadan olmuyor ve kısaca söylersek terazinin eleştirel yanı daha ağır basmakta.
Öylesine ağır basıyor ki kimi medya çalışanları dahi yaraya parmak basan yazılarıyla durumu kamuoyuna açıklamaya çalışmadan edemiyorlar.
Elinize bir gazeteyi aldığınızda, televizyon haberlerinin karşısına geçtiğinizde gördüğünüz, duyduğunuz, okuduğunuz haberlerin kaçı sizin yaşamınızla doğrudan ilgili ? Taşra insanının yaşamının haber konusu olabilmesi için başına bir felaket gelmesi lazım. Büyük kentlerin ortalama insanı ya da herhangi bir Anadolu insanı gazete okumazsa, haber dinlemezse bir şey kaybetmiyor, çünkü basın onun sesi değil ! Onun sorunlarını dillendirmiyor. Hani neredeyse yaşadığımız ülkenin insanlarını "dertleri medyaya konu olmaya değer olanlar" ve "olamayanlar" olarak iki kategoriye ayırabiliriz. (Sunuş'tan)