1895 tarihli Cambridge Toplantısı sonucunda ortaya çıkan ve milletlerarası hukukta genel kabul gören "herkes vatandaşlığını değiştirmede serbest olmalıdır" ilkesi, niteliği gereği devlet lehine ağır basan vatandaşlık ilişkisinin sona ermesinde kişinin iradesini dikkate almayı amaçlamaktadır. Söz konusu ilke, ortaya çıktığından bu yana devletleri bu yönde düzenlemeler ihdas etmeye teşvik etmekte ve esasen tavsiye niteliği taşımaktadır. Bununla birlikte, geçmişten günümüze birçok devlet milli hukukunda bu yönde düzenlemelerde bulunmuştur.
Türk hukukunda ise esasen söz konusu ilke ortaya çıkmadan önce 1869 tarihli Tabiiyet-i Osmaniye Kanunnamesinde vatandaşlığın iradi kaybına ilişkin düzenlemeler yer almıştır. Tabiiyet-i Osmaniye Kanunnamesinde vatandaşlığın iradi kaybı hallerinden yalnızca vatandaşlıktan çıkma müessesesine yer verilmiş olsa da Cumhuriyet Dönemiyle birlikte seçme hakkının kullanılması suretiyle vatandaşlığın kaybı müessesesi de kanunlarda yer almıştır.
Bu çalışmada, Türk vatandaşlığının iradi kaybına ilişkin düzenlemeler geçmişten günümüze değişen koşulları ile incelenmiş ve konuya ilişkin değerlendirmelere yer verilmiştir.