Sezai Karakoç'un hayatını bir cümle ile özetlemek gerekirse; "kendini her an huzuru ilahide bilmesi" yönüyle dikkat çekmektedir. Nitekim Karakoç, hayatının merkezine "diriliş" düşüncesini yerleştirmiştir. Başka bir ifadeyle Karakoç, hakikatin temelini İslam'a dayandırmakta ve diriliş düşüncesini İslam'ın yaşanması olarak yorumlamaktadır.
Karakoç, İslam'ın doğru yaşanmasıyla varoluşun idrak menfezlerinin açılacağını ve kişinin ahlaki gelişiminde ciddi bir yol alacağını vaaz etmektedir. Bu sebeple medeniyet anlayışını maddi temellere değil, metafizik ötesi sayılan "değer(ler)" üzerine inşa etmektedir. Bu değerler dünyasının referans noktasını ise İslam oluşturmaktadır. Öyle ki Karakoç'un medeniyet tasavvurunda İslam yekpare ve bütün olduğu için İslam şehirleri (Şam, Bağdat, Kudüs, Mekke, İstanbul vs.) arasında kopmaz bağların mevcut olduğuna inanır. Bundan ötürü sorunlara yönelik çözüm önerileri de İslami bir perspektife dayanır.