İnsanın yaşam hakkı, vücut dokunulmazlığı ve sağlığıyla birlikte kişilerin yükümlülüklerini yerine getirmesine yönelik, toplumsal dayanışma ve sosyal fayda gibi değerlerin korunması önem taşımaktadır. Bu amaçla, koruma ve gözetim yükümlülüğünün ihlali niteliğinde olan terk suçu, 5237 sayılı TCK'nın 97. maddesinde düzenlenmiştir. Madde iki fıkradan oluşmaktadır. Maddenin birinci fıkrasında, terk olgusu bağımsız bir suç olarak tanımlanmıştır. Buna göre; yaşı veya hastalığı dolayısıyla kendini idare edemeyecek durumda olan ve bu nedenle koruma ve gözetim yükümlülüğü altında bulunan bir kimseyi kendi haline terk eden kişi, üç aydan iki yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Maddenin ikinci fıkrasında ise neticesi sebebiyle ağırlaşmış hallere yer verilmiştir. Buna göre; terk dolayısıyla mağdur bir hastalığa yakalanmış, yaralanmış veya ölmüşse, neticesi sebebiyle ağırlaşmış suç hükümlerine göre cezaya hükmolunur.
Terk suçuna ilişkin kitap, iki bölümden oluşmaktadır. Birinci bölümde; terk kavramı, terk suçunun tarihçesi, çeşitli ülke düzenlemeleri ve benzer suçlarla karşılaştırılmasına yer verilmiştir. İkinci bölümde; suçla korunan hukuksal değer, suçun unsurları, özel görünüş biçimleri ve suçun unsurları dışındaki hususlar yer almaktadır. Kitapta, koruma ve gözetim yükümlülüğü altındaki fail bakımından garantörlük kavramı, kendini idare edemeyen mağdur bakımından ise yaş ve hastalık kavramlarından ne anlaşılması gerektiği tartışılmıştır. Fiil bakımından, doktrindeki görüşler ve yargı kararları ışığında kendi haline terk kavramı üzerinde durulmuştur. Terk sonucunda hastalığa yakalanma, yaralanma veya ölüm gibi ağır neticelerin meydana gelmesi bakımından, hükme yönelik eleştiriler ve öneriler incelenmiştir. Ayrıca suçun oluşması bakımından, failin kastının hangi neticeye yönelik olduğunun önemli olduğu değerlendirilmiştir.