Telekulak, iletişimin denetlenmesi, teknik takip; gizli tanık, tanık koruma; yakalama, gözaltına alma, arama, elkoyma, tutuklama; bilgisayara, bilgisayar kütüklerine el koyma ve kopyalama; yasak delil, usule uygun olup olmama… Son günlerde en çok duyduğumuz/okuduğumuz olgular…
Dosyamız, bu olguları öne çıkaran yazılardan oluşuyor. Ceza Muhakemesi Yasamızın “İletişimin tespiti, dinlenmesi ve kayda alınması” başlıklı 135’inci maddesinden yola çıkan Bahattin Aras yazısında, bu tedbire karşı yapılacak itirazı, hukuka aykırı olarak verilmiş denetim kararının yanı sıra usulüne uygun verilmiş kararın uygulanmasında doğabilecek sorumluluğu ele alıyor.
Aslan Ölmez, CMK’da “Bilgisayarlarda, bilgisayar programlarında ve kütüklerinde arama, kopyalama ve elkoyma” başlığı altında 134’üncü maddenin düzenlendiğine dikkat çekerek, “bu koruma tedbirinin sonuçları[nın], özel hayatın korunmasından ticari, mesleki, bilimsel sırlara ve mülkiyet hakkına kadar çok değişik temel haklarla ve özgürlüklerle yakından ilgisi bulunduğundan, çok ağır” olabileceğini anımsatıyor.
Ersan Şen, CMK’nın 250’nci maddesi kapsamındaki suçlarla ilgili işleri ve işlemleri incelediği yazısında bir algı yanlışlığına dikkat çekerek, şöyle diyor: “Çünkü bir defa hukuka aykırılık yapılmışsa, … “zaten delil elde edilecekti” veya “yapılan hukuka aykırılığın niteliği kamu yararının önüne geçecek derecede değil” ya da “yapılan hukuka aykırılıkla kişi hak ve hürriyeti ihlal edilmemiş veya az ihlal edilmiştir” gerekçelerine sığınılmaya çalışılması, kesinlikle “hukuk devleti” ilkesi ile “hukukun üstünlüğü” esasını kabul eden hukuk sistemlerinde savunulamaz.”
Ezgi Kızılkaya ise, gizli tanığı, “adil yargılanma hakkı” bağlamında değerlendirdiği çalışmasını, “Hakkaniyete uygun yargılama hakkı demokratik toplum için büyük önem taşır ve bu hak ‘maksada uygunluk’ düşüncesi ile ortadan kaldırılamaz.” diyerek bitiriyor. (Önsöz'den)