Emek Yıldırım ve Özlem Şendeniz, bir kısmı Karadeniz'de doğup büyümüş bir kısmı hasbelkader yolu bu coğrafyaya düşmüş ve burada yaşayan bir grup kadınla birlikte ilmek ilmek ördükleri bu çalışma ile okuyucuları, Bafra'dan Hopa'ya Karadeniz'deki kadınlık hallerini irdelemeye çağırıyor.
Kitapta temel olarak ele alınan iki ana hat; bir yandan bölgedeki mevcut milliyetçi, muhafazakâr ve devletçi yapılanmayla organik bir bütünlük içinde varlığını sürdüren patriyarki ve "hegemonik" erkeklikleri daha görünür kılmak iken, diğer yandan bu coğrafyanın tüm kadınlarının anlattıkları üstünden hayatın saklı diğer yanındaki "öteki" kılınanların seslerini dinlemektir.
Karadeniz'e dair örtük ama yaygın bir biçimde var olan oryantalist klişelerle, stereotiplerle inşa edilen imgelerden biri olarak zihnimizde canlandırdığımız Karadeniz kadınlarının kendilerini anlatmasına kulak vermeye ve sırtlarındaki sepetlerin içine bakmaya hazır mısınız?
"Zira kitap, sizi bir stereotip ile yüzleşmeye çağırarak başlıyor derdini anlatmaya. Gözlerimizi kapatıp Karadeniz ve Kadın kelimelerini ardarda sıraladığımızda hatırımıza düşen bir imgeyle yapıyor bunu: Bir sepet ve o sepeti yüklenmiş bir kadın… Çalışkan, yürekli, sivri dilli, her işi becerebilen, dünyanın yükünü sırtlamış, diğer yandan halinden de memnun (!) "Karadeniz kadını."
(Tanıtım Bülteninden)