Gün geçtikçe büyüyen dünyamızın günlük enerji ihtiyacını karşılayacak kaynaklar, büyük oranlarda denize kıyısı olmayan yerlerden çıkartılmaktadır. Büyük miktardaki bu petrol ve doğal gazın uzak mesafelerdeki tüketici pazarlara ekonomik ve verimli şekilde ulaştırılması sınıraşan boru hatlarıyla sağlanmaktadır. Bu boru hatlarının geçtiği topraklarda transit devletler bulunmaktadır. Türkiye’nin jeopolitik konumu nedeniyle enerji zengini Hazar bölgesi ve Ortadoğu ile tüketici pazar olan Avrupa arasındaki en ekonomik ve güvenli transit ülke olduğu bir gerçektir.
Diğer taraftan, alınan tüm önlemlere rağmen boru hatları, kaza, ihmal veya kasıt sonucu ciddi çevresel kirlenmelere yol açmaktadır. Sorumluluk hukuku gerçekleşen bu zararların tazmin edilmesinde ve sorumlu kişi veya kurumu saptamada başvurulacak başlıca hukuk alanı olmak durumundadır. Meşru bir işletme olan boru hattı tesisinde, faaliyete özgü tipik tehlikenin gerçekleşmesiyle meydana gelen zarar, tehlike sorumluluğu kavramı ile izah ve çözüme kavuşturulabilir. Bunun sonucunda faaliyeti ile başkalarını nicelik ve nitelik bakımından ağır tehlikeye maruz bırakan işleten, faaliyetinden fayda sağlaması karşılığında adalet ve hakkaniyet gereği mağdurun tüm zararını gidermekle yükümlüdür.
Ülkemizde de çeşitli kanunlardaki hükümlerle çözüm yolu bulunmaya çalışılan boru hattı tesisi işleteninin verdiği zarardan doğan sorumluluğu, geç kalınmasına rağmen 11. 01. 2011 tarihinde kabul edilip 01. 07. 2012 tarihinde yürürlüğe girecek 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu 71. maddesinde tehlike sorumluluğuna dair genel hükmün düzenlenmesiyle çözüme kavuşmuş gözükmektedir.
Devletler ise, tehlikeli bir işletme olan transit boru hattından kaynaklanan sınıraşan zararların önlenmesi ya da giderilmesindeki temel yükümlülüklerini, hem uluslararası standartları uygulanmaya koyarak, hem de ikili ve çok taraflı anlaşmalar uyarınca yükümlenilen kontrol, gözetim, denetim ve güvenliğin sağlanması ödevlerini, iyi bir hükümetten beklenen özeni göstererek yerine getirebilirler.