Aydınlanma çağı ile oluşmaya başlayan çocukluk kavramı özellikle yirminci yüzyılın ikinci yarısından itibaren toplumsal yapının önemli bir bileşeni olarak sosyal bilimler için yeni bir araştırma alanı haline gelmiştir.
Çocukluk kavramı, küreselleşmiş, stilize bir kültür endüstrisi ve sanatsal ifade alanı olarak çocukluğa ait temsiller yoluyla sinemada da yapı bozuma uğratılmıştır. Sinemanın ortaya çıkışından bu yana hareketli görüntü deneyiminin bir parçası olan çocuk imgesi, karmaşıklığı ve geçmişe olan nostaljik referansı aracılığıyla doğrudan ya da dolaylı olarak sinemasal temsilerde sıklıkla yer almıştır.