Kentsel ve kırsal yerleşim alanlarının en önemli sorunlarından biri, hiç kuşku yok ki, yeterli sağlık koşullarına sahip kılınmalarıdır. Bu alanda, hem merkezi yönetime, hem de yerel yönetimlere önemli sorumluluklar düşmektedir. Son birkaç yıldır bütün dünyayı ve ülkemizi çok yakından etkilemiş olan korona virüs salgınının da açıkça ortaya koymuş olduğu gibi, insan ve çevre sağlığının yeterince sağlanabilmesinin, istem ve sunum yasalarının, bir başka deyişle, piyasa güçlerinin etkileşimine bırakılamayacak ölçüde önemli olduğu yadsınamaz. Sağlık hizmetleri bağlamında, en az son kırk yıldır dünya ekonomik yaşamına egemen olan neo-liberalizmin artık yerini devletin öncülüğüne terk etmesinin zorunlu olduğu artık açıkça ortaya çıkmıştır.
Üniversitelerimizde ve araştırma kurumlarımızda bugüne değin sağlıkla ilgili olarak yapılan araştırmaların daha çok genel sağlık politikalarıyla ilgili olduğu dikkat çeker. Oysa, Çankırı Karatekin Üniversitesi'nin çatısı altında gerçekleştirilen ve Çankırı Tuz Mağarası Örneğini sağlık turizmi açısından ele alan elimizdeki kitap, bu genel gözlemin takdire değer bir istisnasıdır. Prof. Dr. Azize Serap Tunçer ve Doç. Dr. Sinan Bulut tarafından yapılan görgül araştırmalara dayanan bu yayında sağlık hizmetlerine ve sağlık turizmine genel bir yaklaşımın ardından, insanlık tarihinde mağaraların önemi ele alınmakta ve ülkemizin türlü yörelerindeki kimi mağaraların özelliklerine ve tuzun bu alandaki önemine yer verilmektedir. Tuzun çevreyle ilişkisinin de ele alındığı araştırmada, Çankırı halkının tuz tedavisine bakış açıları konusunda da ilginç saptamalar var.
Kitap, genel nitelikteki önerilerle ve kentlilik bilincinin önemine ilişkin değerlendirmelerle sonuçlanmaktadır