Amerika’da çeşitli okullarda verdiği Rus edebiyatı derslerinin bir dökümü niteliğindeki bu kitapta Nabokov, 19. yüzyılın en büyük addedilen Rus yazarları –Çehov, Dostoyevski, Tolstoy, Turgenyev, Gorki, Gogol– üzerine konuşurken, romanlarındaki sıra dışı üslubundan yine ödün vermiyor. Nabokov, parlak zihin oyunlarını bu defa da Rus romanlarını didiklemek için kullanıyor.
“Rus eleştirmenleri Çehov’un üslubunun, kelime seçiminin vesaire, sözgelimi Gogol’ü, Flaubert’i ya da Henry James’i meşgul eden sanatsal kaygıların hiçbirini açığa vurmadığını belirtirler.
Lûgati fakirdir, söz bileşimleri alelade sayılır – gümüş tepside sunulan cafcaflı paragraflar, lezzetli fiiller, turfanda sıfatlar, nane likörü gibi lakaplar yabancıdır ona. Gogol gibi bir söz mucidi değildir Çehov; günlük giysileri içinde gider partilere.
Böylece Çehov, bir yazarın söz tekniğinde fevkalade bir canlılık bulunmadan veya cümlelerini eğip bükmeye fevkalade önem vermeden de mükemmel bir sanatçı olabileceğinin iyi bir örneğini teşkil eder.”