Bu kitap, Max Weber'in empirik külliyatı ile ahlaki görüşü arasındaki, yani modern Batı medeniyetinin ‘özgül ve hususi rasyonalizminin' tarihsel ve sosyolojik çözümlemesi ile bu rasyonalizme verdiği son derece ikircikli tepki arasındaki zengin ve muğlak karşılıklı etkileşimi keşfe çıkar.
İnsanlar hedeflerini ve inanışlarını paylaştığı kadarıyla rasyonalite ve irrasyonalite muhakemelerinde hemfikir olabilirler; ama hedeflerin ve inanışların farklılaşması halinde rasyonalite ve irrasyonalite muhakemeleri de farklılaşacaktır. Weber'e göre, sosyal yaşam tekerrür eden, aslında yoğunlaşan herhangi bir tarafsız prosedür ile çözülemeyecek hedef (özellikle nihai hedefler) ve inanç (özellikle yaşamı şekillendiren metafizik inançlar) çatışmaları tarafından belirlenir. Sonuç olarak, Weber, sosyal yaşamın düzenleyici bir ilkesi olarak çelişkili rasyonalite ve irrasyonalite muhakemelerinin bağdaşmazlığına ve –bunun doğal sonucu olarak– rasyonalitenin sınırlarına inanır.
Tam da rasyonalitenin anlamı serbestçe ve rastgele seçilmek zorunda olunan bir şey ise insan nasıl rasyonel olarak yaşayabilir?
(Tanıtım Bülteninden)