Eğitimi, bilgisi, yaratıcılık ve yenilikçilik gibi özellikleri ve yeteneğiyle eşsiz bir deneyime sahip olan çalışanlar bu deneyimleriyle örgütlere geldiklerinde farklılaşmanın ve rekabet avantajının kaynağı olmaktadır. Ayrıca hızlı yaşanan değişimler, hayatta kalabilmek ve rekabet etmeye devam edebilmek için çevresel değişimin hızının takip edilmesi, bu hızla değişen çevrenin meydan okumalarına açık, bilgisini paylaşmaya istekli, hem kendi hem de örgütün amaçlarını savunabilecek çalışanlara ihtiyaç duyulmaktadır. Çalışanlar inisiyatif alarak, çekinmeden konuşmalı, önerilerini dile getirmeli ve sorumluluk almalıdır. Ancak uygulamada yöneticilerin olumsuz geri bildirim korkusu, bilgi akışını engelleyen yapı, politika ve uygulamalar gibi bazı dinamikler çalışanların sessiz olmalarına yol açmakta, bu sessizliğin sonucu olarak da işlerinden almış oldukları tatmin azalmaktadır. Çalışanlar mümkün olduğunda fikirlerini açıklama isteği duymakta ve bunu yapabildiklerinde kendilerini başarılı, daha fazla işinden tatmin olmuş ve örgütlerine bağlı olarak görmektedirler.
Bu doğrultuda kitabın birinci bölümünde örgütsel sessizlik, örgütsel sessizliğe yol açan dinamikler, örgütsel sessizliğin etkileri, çalışan sessizliği ve türleri, sessizliğin gelişimini açıklayıcı kuramsal yaklaşımlar ve sessizlikle ilgili yapılmış çalışmalara yer verilmiş. İkinci bölümde ise iş tatmini tanımı ve önemi, iş tatminini sağlayan bireysel ve örgütsel faktörler, iş tatmininin kuramları ve sonuçları üzerinde durulmuş.
Kitabın üçüncü bölümünde ise örgütsel sessizliğin iş tatmini üzerindeki etkisini belirlemeye yönelik hipotez LISREL programı ile her iki ölçek için Doğrulayıcı Faktör Analizi (DFA) yapıldıktan sonra Yapısal Eşitlik Modeli (YEM) ile test edilmiş ve bulgular sunulmuş.
(Tanıtım Bülteninden)