Evreni ve kategorilerini anlamak, onu hak ettiği yere konumlandırmak kadar insanın kendisini ve Yaratıcı'sını tanımada önemli bir fonksiyona sahip olan duyular, yaratılışın özüne takdir edilmiş bir hakikattir. İletişim açısından duyular her canlının sahip olduğu donanım olarak karşımıza çıkmaktadır. Her biri evrenin farklı yönlerini anlamada birbiriyle rekabet eden disiplinler, duyuların öncülüğünde gelişmekte, öğretilerini oluşturmaktadırlar. Esasen eğitim-öğretim, gelişim ve değişimde, sanatta, sevgide, nefrette duyuların fonksiyonu hayatın ayrılmaz bir parçasıdır. Hayatın her alanında böylesine önemli bir yeri olan duyular merak konusudur. Ancak duyuların akıl, kalp, beyin ve bedenin bütünüyle olan ilişkisi sağlam bir zemine de oturtulamamıştır. Değişmeyen bir metin olarak önümüzde bulunan Kur'ân'ın duyulara ne şekilde baktığının günümüze kadar incelenmediğini tespit etmemiz ise bu merakın muharrik gücünü oluşturmaktadır.