Rousseau'ya değin devlet adamı, filozof, eğitimci ve anne-babaların, çocuğun kendine özgü, değerli ve ilginç bir çocukluk dönemi olduğuna dair pek bir düşünce ve bilinçleri olmadı. O yüzden çocuğa dair düşünceler genellikle olumsuzdu. Antik dönem felsefecilerinden skolastik Hristiyan felsefesine değin çocuğun, ya içgüdüleriyle hareket eden ehlileşmemiş vahşi mizaca sahip bir varlık ya da ilk günahın ürünü (günahkâr doğmak) olduğu düşünüldü.