Göçmen kaçakçılığı, sınıraşan ve iş birliği gerektiren bir suç tipi olduğundan uluslararası belgelerle göçmen kaçakçılığı faaliyetlerinin önüne geçilmeye çalışılmaktadır. Türkiye, göçmenler açısından hem kaynak ülke hem transit ülke hem de hedef ülke olmasından dolayı uluslararası çalışmalara ortak ve taraf olmaktadır. Bu konudaki temel uluslararası belgeler şunlardır: "Mültecilerin Hukuki Durumuna İlişkin 1951 Cenevre Sözleşmesi", "Mültecilerin Hukuki Statüsüne İlişkin 1967 Protokolü", "Sınıraşan Örgütlü Suçlara Karşı Birleşmiş Milletler Sözleşmesi" ve "Sınıraşan Örgütlü Suçlara Karşı Birleşmiş Milletler Sözleşmesine Ek Kara, Deniz ve Hava Yoluyla Göçmen Kaçakçılığına Karşı Protokol".
Türkiye, jeopolitik konumu açısından maruz kaldığı yoğun yasa dışı göç dalgası sebebiyle ve göçmen kaçakçılığının önlenmesi adına imzalanan uluslararası sözleşmelere taraf olmasının getirdiği yükümlülüklerle iç hukukunda gerekli yasal düzenlemeleri yapmıştır. 03.08.2002 tarih ve 4771 sayılı Kanun değişikliği ile mülga 765 sayılı Türk Ceza Kanunu'na eklenen 201/a maddesinde ve halen yürürlükte bulunan 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun 79. maddesinde göçmen kaçakçılığı yaptırım altına alınmıştır.