Aristoteles, “Metafizik”de şöyle der; “insanlar bilgisizlik durumundan kurtulmak için felsefeye yöneleli, bu amaçlarının pratik kazançtan çok anlama olduğu açıkça görülüyor”. Sadece anlama gereksinimi; bilgi, bilgelik sevgisi bu olsa gerek. İnsanı ve evreni sorgulama ve anlama yolculuğu olan felsefe İlkçağ’dan itibaren bizi bilgilendirerek, her şeyi merak etmemizi; her şeye şüpheyle bakmamızı sağlayarak önemli bir pedagojik işlev de üstlenmiştir.
Bu anlamda felsefe tarihinin aslında insanı, evreni anlamamızı sağlayan bir pedagoji tarihi olduğu söylenebilir.Eski çağlardan günümüze kadar birbirini izleyen dönemleri, bu dönemlerin toplumsal özelliklerini, değerlerini, ilişkilerini değerlendirirken mutlaka döneme hakim olan felsefe / felsefelerden; filozofların problemlerinden hareket etmekteyiz. Aslında tüm bu olgularla felsefe arasında sürekli bir etkileşim vardır ve bu karşılıklı etkileşimi iyi anladığımızda dönemleri, toplumları, evreni ve insanı çok daha doğru, objektif değerlendirme; doğru bilgilenme şansımız da artacaktır.
Çalışmada İlkçağ’dan başlayarak Ortaçağ, Rönesans ve Aydınlanma Dönemlerinin felsefesi/felsefeleri, dönemlerin sosyal yapısı; siyaseti, bilimi, eğitimi, dini ve sanatı ile birlikte irdelenirken felsefenin ve bu olguların karşılıklı diyalektik ilişkisi vurgulanmaktadır.