Kendimize sahip çıkmak, hayatla kurduğumuz ilişkide aktif olmak, giderek hayatımızı bir sanat eserine dönüştürmek bilgi ve çaba ister.İnsanoğlu varolduğu günden beri mutluluğu, o “imkânsız laneti” aradı. Hâlâ arıyoruz. Arayış ise felsefenin ta kendisidir. Ve felsefe yaşanan bir şey değilse hiçbir şeydir.Ray Billington “Felsefeyi Yaşamak” adlı kitabında felsefenin yaşanan, gündelik sorunlarımıza, sevinçlerimize yakın olan bir şey olduğu noktasından hareket ediyor. Ona göre felsefe, bize, kendimize/hayata derinlemesine bakmak, gerçeklerle korkmadan yüzleşmek ve hayatımıza yön vermek için gerekli bilgi ve güveni kazandırır. Böylesi bir felsefe ise kişisellikten arınmış, kuru, teknik bir dille yazılamaz. Hayatı kuşatan, güldürürken düşündüren, kaygıya açık olan, neşe ve umut saçan bir dille kaleme alınmalıdır: “Felsefeyi Yaşamak” gibi...